Béla Tarr - A Torinoi Lo

 
Béla Tarr, geçen sene İstanbul Film Festivali'e son filmi olan A Torinoi Lo'yu sunmak ve bir masterclass vermek için gelmişti. İstanbul'un elit sanat takipçileri, biletler satışa çıktıktan beş dakika kadar sonra A Torinoi Lo'nun tüm seanslarının biletlerini tüketmişti. Filme heyecanla giren güruh, Atlas Sineması'nın girişinde ayakta dikilen yönetmeni tanımadan, farketmeden sinema salonuna yöneliyordu. Bir süre cesaretimi topladıktan sonra yavaşça Béla Tarr'ın yanına yaklaştım, elini sıktım ve kulağına fısıldadım: 'I watched Werckmeister Harmóniák two years ago and it gave me a clue about how cinema should be. Thank you.. Thank you.' O ise sessizliğini bozmayarak gözleri ile gülümsedi, elimi tekrardan sıktı.

A Torinoi Lo, tanrının olmadığı bir dünyada, varolmanın dayanılmaz ağırlığı hakkında anti-genesis bir 'pure cinema' deneyimi/denemesiydi.
"Friedrich Nietzsche, 3 Ocak 1889' da Torino’da, Via Carlo Alberto’ daki 6 numaralı kapıdan sokağa adımını atar. Belki yürüyüş yapmak, belki de postaneden mektuplarını almaktır amacı. Kendisine uzak olmayan ya da fazlasıyla uzakta kalan bir fayton sürücüsü inatçı atına söz dinletemiyordur. Faytoncunun tüm baskılarına rağmen, hareket etmeyi reddediyordur at. Sonra, ismi muhtemelen Giuseppe Carlo Ettore olan faytoncunun sabrı taşar ve kırbacını eline alır. Nietzsche, kalabalığın yanına gelir ve o ana dek öfkeyle köpüren sürücünün acımasız sahnesini sona erdirir. Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche, birden faytona atlar ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkırarak ağlamaya başlar. Olaya şahit olan diğerleri, Nietzsche’yi evine bırakır. iki gün boyunca bir divanda hareketsiz ve sessizce dinlenir Nietzsche. Ta ki son sözlerini mırıldanıncaya dek ''Mutter, ich bin dumm!'' ( Anne, ne aptalım! ) ve yaşamının kalan son on yılını, uysal ve delirmiş bir şekilde annesinin ve kız kardeşlerinin himayesi altında geçirir.. Atın akıbeti hakkında ise hiçbir şey bilmiyoruz." Béla Tarr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder